Çocuğunuzu Dinleme Sanatı
- Zeynep Okur Guner, PhD
- 7 gün önce
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce
" Küçükken küçük şeyleri can kulağıyla dinlemezseniz, büyüdüklerinde size büyük şeyleri söylemezler, çünkü onlar için her şey her zaman büyük şeyler olmuştur." CM Wallace

Çocuklarımız ister büyük ister küçük olsun, bir şeyler hakkında konuşurken onları dinlemek, çok önemli bir beceridir. Ancak dinlemekten bahsederken "sıra beklemekten" bahsetmiyorum. Biliyorsunuz, hani şu karşımızdaki kişiyi dinlerken, konuşmasını bitirmesini bekleriz ki derin bilgeliğimizi paylaşabilelim. Çocuklarımızı dinlemek, sözlerini duymanın ötesinde bir şeydir. Sorunlarına çözüm sunmak veya onları düzeltmek de değildir. Ve tabii ki onlara ders vermek hiç değildir! Tam anlamıyla orada olmak ve yalnızca sözleri değil, çoğu zaman jestlerini ve seslerindeki ince değişiklikleri de anlamaktır.
Hızlı tempolu hayatlarımız, bitmek bilmeyen sorumluluklarımız ve işlerimiz göz önüne alındığında, bu durum genellikle düşündüğümüzden daha zor bir hal alıyor. Kaçımız, uzun bir iş gününün ardından akşam yemeği hazırlığıyla meşgulken çocuklarımızı dikkatlice dinleyebiliyoruz? Bazen, konu üç yaşındaki çocuğumuzun en değerli oyuncak ayısinin kıyafetinde küçük bir siyah nokta olduğundan şikayet etmesi olduğunda işler daha da zorlaşır.
Peki neden bu kadar önemli?
Öncelikle, çocuklarımız en ufak bir şeyi bile paylaşmaya istekli olduklarında onları dikkatlice dinlersek, onlara sözlerinin bizim için önemli olduğunu ve dinlemeye değer olduklarını göstermiş oluruz. Bu da özgüven oluşturmaya yardımcı olur: "Anne/babam söylediklerimin önemli olduğunu düşünüyor!" İkincisi, dikkatle dinlemek ve ardından içinde bulundukları duruma biraz empati göstermek, iyileşme sürecinde faydalı bir araçtır! Çocuklarımız bir arkadaşlık sorunu yüzünden ağlarken yanlarında oturup onlara çözüm önerileri sunmaya çalıştığımızda kaç kez başarısız olduk? Hâlâ teselli edilemiyorlar... veya daha da kötüsü, yaşça büyük olanlar "beni ve sorunlarımı anlamıyorsun" deyip susuyorlar!
Ne ironiktir ki, yapmamız gereken tek şey, ister küçük ister büyük olsun, çocuğumuzu dikkatle dinlemek ve başına gelenleri birkaç empati sözcüğüyle özetlemek... Sorunları hâlâ geçmemiş olmasına rağmen kendilerini ne kadar çabuk iyi hissettiklerine şaşırırsınız. Neden mi? Duygular hakkında konuşmak - özellikle üzüntü, öfke veya kıskançlık gibi zor duygular - ve bu duyguların her biri için kelimeler bulmak acıyı hafifletir. Dr. Siegel ve Dr. Payne-Bryson buna "evcilleştirmek için isimlendir" diyor. Bu nedenle, bazen çocuğumuzu dikkatlice dinleyip neden üzgün olduğunu, hatta neden ağladığını anlatmasına izin vererek, aslında daha iyi hissetmesine yardımcı olabiliriz. Bu, sevdiği bir oyuncak ayının yasını tutan üç yaşında bir çocuk için de, bir arkadaşlığın yasını tutan on beş yaşında bir çocuk için de geçerlidir.
Özellikle çocuğumuzu dikkatlice dinledikten sonra, neden bu kadar sinirli olduğunu anladığımızı gösterir ve "ooo, bu zor olmalı" veya "Üzgün olmana şaşmamalı" gibi birkaç empati sözcüğü söylersek, çocuğumuz üzerindeki mucizevi etkilerini görebiliriz. Terapide buna "aynalama" denir. Çoğu durumda, iyileştirici terapatik ilişki, görülmenin/duyulmanın ve anlaşılmanın yoğun duyguları yatıştırdığı ve bunlardan kurtulmayı sağladığı için dinlemeyi, adlandırmayı ve empati kurmayı içerir.
Dr. Lisa Damour, bir sohbette dinleyicinin, yani ebeveynin görevini gazete editörü olarak tanımlıyor. "Gerçekten dinlemek için, kendinizi bir gazete editörü, çocuğunuzu da muhabirlerinizden biri olarak hayal edin. Çocuğunuz size sinir bozucu bir öğretmen, endişelendiği bir sınıf arkadaşı veya günün başka bir rahatsız edici haberi anlatıyor. İşte göreviniz: Muhabiriniz makalenin sonuna gelir gelmez, başlığını oluşturmanız gerekiyor. Başka bir deyişle, uzun ve ayrıntılı bir haberi etkileyici özüne indirgemeniz gerekiyor. Bu gerçekten çaba gerektiriyor, ancak denemeye değer."
Dikkatlice dinleyip bir başlık bulamayacak kadar yorgun veya meşgul olduğumuzda, basitçe "Seni gerçekten dinlemek istiyorum ama şimdi zamanı değil. Bunu akşam yemeğinden sonra konuşalım mı?" diyebiliriz. Bu şekilde, onlara söylediklerini önemsediğimizi gösterebiliriz. Ancak bazen bu bile mümkün olmayabilir. O zaman, onları olabildiğince dikkatli dinleyin ve "Haklısın, bu çok zor bir duruma benziyor!" gibi bir cevap verin. Bu şekilde, en azından içinde bulundukları zor duruma empati duyduğumuzu gösterebiliriz. Kulağa ideal gelmeyebilir, ancak ne hayat ne de biz mükemmeliz.
Bazı ebeveynler, büyük çocuklarının önerilere açık olmadıklarını ve bu sebeple onlara ulaşamadıklarını söylüyor. Bu, 10 yaş üstü çocuklarda oldukça yaygın bir durum. Bu durumda, çocuğumuza o anda bizden neye ihtiyacı olduğunu sormak iyi bir fikir. Basit bir "Şu anda neye ihtiyacın var? Öneriler üretmemi ister misin? Yoksa sadece içini dökmek mi istiyorsun?" Cevaplarına göre ne yapacağımızı seçebiliriz. Bu, kızımda her zaman işe yarar.
Ebeveynliğin En Zor Kısmı: Çocuğumuzun Rahatsızlığından Rahatsız Olmamak
Çocuklarımızı dikkatle dinleyip sorunlarını çözmeye çalışmak yerine onlarla empati kurma stratejisi, söylendiği kadar kolay değil çünkü bu yöntem, çocuklarımız duygusal acılar çekerken sessizce yanlarında oturmamızı gerektiriyor. Çocuklarımız hıçkıra hıçkıra ağlarken yanlarında oturmak zorunda kaldığımızda, ağlamanın oksitosin (sevgi hormonu) ve endorfin salgıladığını kendimize hatırlatmamız faydalı olabilir. Bu hormonlar, fiziksel ve duygusal acıyı hafifleten ve ruh hallerini ve refahlarını iyileştirmeye yardımcı olan kimyasallardır.
Her ebeveyn bunun, yapılması en zor şey olduğunu bilir. Ancak, bu bir ebeveyn olarak sahip olunacak en önemli becerilerden biridir. Bu, çocuğumuzun acısına karşı duyarsız ve duygusuz olmamız gerektiği anlamına gelmez. Aslında tam tersi, onların duygularına empati duymamız gerekir. Ancak sakin ve soğukkanlı kalabilmek ve onları dikkatlice dinlemek, hayatlarında olup bitenler karşısında paniklemediğimizi gösterir. Bizi sakin gördüklerinde, sinir sistemleri (ayna hücreleri aracılığıyla) bizden gelen ipuçlarını algılayacak ve yaşadıkları her şeyin acı verici olabileceğini, ancak hayatın bir parçası olduğunu ve paniklemeyi gerektirmediğini bildirecektir.
Dahası, özellikle de yakınlarda destekleyici bir yetişkin varken yaşanan duygusal rahatsızlık, kişisel gelişimi destekler. Çocuklarımız, daha fazla televizyon izlemelerine veya tüm arkadaşlarının sahip olduğu en yeni cihaza sahip olmalarına izin verilmediğinde, bir arkadaş grubundan dışlandıklarında veya tercih ettikleri üniversiteden reddedildiklerinde güçsüzlüklerini ve kayıplarını kabullenmeleri gerekir. Tüm bu acı verici deneyimler, duygusal dayanıklılığı ve gelişimi destekler. Ebeveyn olarak görevimiz, onlara sakin bir varlık sunarken elimizden geldiğince destekleyici ve anlayışlı olmaktır. Bu tür deneyimleri tekrar tekrar deneyimleyerek, güçlü bir duygusal dayanıklılık geliştirecek ve hayatta başarılı olmaya hazır olacaklardır.
Ancak bu her zaman başarili olduğum bir beceri değil. Çocuğumun acı çektiğini gördüğümde sakin ve soğukkanlı kalmak için oldukça bilinçli çaba sarf etmem gerekiyor. Ve bazen hatalar yapıyorum! Sakin kalıp onunla empati kurmak yerine tepki veriyorum, hatta aşırı tepki verip çözümlere ve önerilere atlıyorum! Hatalar olur ve böyle bir durumda çocuğumuza geri dönüp aşırı tepki verdiğimiz için özür dilememiz ve yeniden başlamayı istememiz çok önemli. Geri dönüp ona "Durumu iyi idare edemedim ve yeniden başlamam gerekiyor" diyorum. Hikâyesini tekrar anlatmasını istiyorum, sakin ve soğukkanlı kalmaya ve onu dinlemeye çalışıyorum. Neyse ki çocuklar affedicidir, bu yüzden çoğu zaman ikinci bir şans elde ediyoruz.
"Dinleyen bir ebeveyne sahip olmak, bu dünyada önemli bir sese sahip olduğuna inanan bir çocuk yaratır." Rachel Macy Stafford
Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz:
Damour, L., (2023), Gençlerin Duygusal Yaşamları, Random House, NY
Siegel, D., Payne Bryson T., (2012), Tüm Beyinli Çocuk, Random House, NY
Kommentarer